|
| 1. | (1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
| 2. | (1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
| 3. | (1-2-3) Sabit olan hakk; nedir sabit olan hakk ? Sabit olan hakkın ne olduğunu bilir misin? |
| 4. | Semûd ve Âd (kavimleri), inecek o müthiş felâketi yalan saydılar. |
| 5. | Semûd´a gelince: Sınırları aşan bir haykırışla yok edildiler. |
| 6. | Âd ise, yıkıcı bir kasırgayla yok edildiler. |
| 7. | (7-8) O kasırgayı onların üzerine aralıksız olarak yedi gece, sekiz gündüz musallat edip estirdi; o kavmi, içleri kof hurma kütükleri gibi yere serilmiş görürsün. Onlardan geriye kalan bir şey görebilir misin ? |
| 8. | (7-8) O kasırgayı onların üzerine aralıksız olarak yedi gece, sekiz gündüz musallat edip estirdi; o kavmi, içleri kof hurma kütükleri gibi yere serilmiş görürsün. Onlardan geriye kalan bir şey görebilir misin ? |
| 9. | Fir´avn da, ondan önceki altı üstüne getirilip yok edilen kasabalar da hep o suç ve azgınlıkla geldiler. |
| 10. | Rabblarının peygamberlerine karşı geldiler. O sebeple Rabbları, onları fazla şiddetli bir tutuşla yakalayıverdi. |
| 11. | (11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. |
| 12. | (11-12) Doğrusu biz, su iyice kabarıp taştığında size ibret ve öğüt kılmamız için ve anlayabilen kulaklar anlasın diye sizi yüzüp giden gemide taşıdık. |
| 13. | Sûr´a bir tek defa üfürüldüğünde, |
| 14. | Yerküre ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek çarpılışla paramparça edildiğinde, |
| 15. | İşte o gün olan olur, müthiş olay meydana gelir. |
| 16. | Gök yarılır; o gün artık o bütün güç ve ölçüsünü kaybetmiştir. |
| 17. | Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbının Arş´ını, bunların üstünde sekiz tanesi taşır. |
| 18. | O gün (hesaba) çıkarılacaksınız, sizden hiçbir şey gizli kalmaz. |
| 19. | Artık kimin kitabı (amel defteri) sağından verilirse, «gelin de kitabımı okuyun ! |
| 20. | Çünkü gerçekten ben, hesabımla karşılaşacağımı kesinlikle biliyordum» der. |
| 21. | Bu kimse hoşnut olacağı bir hayat içindedir. |
| 22. | Yüksekçe bir Cennet´tedir. |
| 23. | Meyveleri yakıncacık külfetsiz koparılmaya elverişlidir. |
| 24. | Geçirdiğiniz günlerde (işlediğiniz güzel amellerinize) karşılık afiyetle, gönül rahatlığıyla yeyiniz, içiniz !. (denilir). |
| 25. | Kitabı sol tarafından verilene gelince: Ah keşke kitabım solumdan verilmeseydi! |
| 26. | Ve keşke hesabımın da ne ölçüde olacağını bilmeseydim ! |
| 27. | Keşke bu iş olup bitseydi (ölümle son bulsaydı)! |
| 28. | Malım bana bir yarar sağlamadı. |
| 29. | Güç ve kudretim benden (ayrılıp) yok oldu, der. |
| 30. | (Sonra şu emir verilir:) Onu yakalayın ,da zincire vurun. |
| 31. | Sonra da Cehennem´e itip atın. |
| 32. | Sonra boyu yetmiş arşın bir zincire vurup yollayın. |
| 33. | Çünkü gerçekten o, o büyük kadri yüce Allah´a inanmazdı. |
| 34. | Yoksulu yedirmek üzere kimseyi tahrîk-teşvîk etmezdi. |
| 35. | O sebeple bugün onun, burada candan sıcak bir dostu ve yakını yoktur. |
| 36. | Yiyecek olarak da ancak Gıslîn (=Zakkum´a benzer bir ağaç veya kan irin karışımını andıran fena bir sıvı) vardır. |
| 37. | Onu da ancak günahkârlar yerler. |
| 38. | (38-39) Hayır, gördüklerinize ve görmediklerinize and içerim ki, |
| 39. | (38-39) Hayır, gördüklerinize ve görmediklerinize and içerim ki, |
| 40. | Şüphesiz bu (söz) şerefli saygıdeğer bir elçinin sözüdür. |
| 41. | O, bir şâirin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!. |
| 42. | O bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! |
| 43. | Âlemlerin Rabbından indirilmedir. |
| 44. | Eğer (o elçi) bize karşı kendi kafasından birtakım sözler uydursaydı, |
| 45. | Elbette biz, onu sağ elimiz (kudret ve kahrımız)le yakalar, |
| 46. | Sonra da elbette onun kalb damarını koparırdık. |
| 47. | Sizden hiç biriniz de O´ndan (gelecek olan azabı), arayerde engeller olup savamazdı. |
| 48. | Ve şüphesiz ki bu söz (Kur´ân), muttakîler (Allah´tan saygı ile korkup yalandan ve kötü düşünce ve davranışlardan sakınanlar) için bir öğüttür. |
| 49. | Biz, elbette sizden (Kur´ân´ı) yalan sayanları biliriz. |
| 50. | Şüphesiz ki O, (Kur´ân), kâfirler üzerinde bir hasret, üzüntü ve iç sıkıntısıdır. |
| 51. | Gerçekten o, kesinlik ifâde eden bir hakikattir. |
| 52. | Çok yüce ulu Rabbin ismini tesbîh et. |