|
| 1. | (1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
| 2. | (1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
| 3. | Sana ne şey bildirdi, olabilir ki, o temizlenecektir? |
| 4. | Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir. |
| 5. | (5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
| 6. | (5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
| 7. | Onun temizlenmemesinden dolayı senin aleyhine ne var? |
| 8. | (8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
| 9. | (8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
| 10. | Sen isen ondan teğafül ediyorsun. |
| 11. | Hayır. Şüphe yok ki, o bir öğüttür. |
| 12. | Artık dileyen onu düşünür (hatırlar). |
| 13. | Pek şerefli sahifelerde. |
| 14. | (14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
| 15. | (14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
| 16. | Kerîmlerin, itaatkar olanların (elleriyle yazılmıştır). |
| 17. | Kahrolsun insan, o ne kadar nankör. |
| 18. | Onu (Allah Teâlâ) hangi bir şeyden yaratmıştır? |
| 19. | Onu bir damla sudan yaratmış da onu takdir etmiştir. |
| 20. | (20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
| 21. | (20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
| 22. | Sonra dilediği zaman da onu neşredecektir. |
| 23. | (23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
| 24. | (23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
| 25. | (25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
| 26. | (25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
| 27. | (25-27) Şüphe yok ki, bir suyu bir dökmekle döküverdik. Sonra yeri bir yarmakla yarıverdik. Artık onda daneler bitirdik. |
| 28. | (28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
| 29. | (28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
| 30. | (30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
| 31. | (30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
| 32. | (30-32) Ve ağaçları birbirine girmiş büyük bahçeler. Ve meyveler ve mer´alar (vücuda getirdik). Sizin ve hayvanlarınızın faidelenmesi için. |
| 33. | Sonra o pek kuvvetli sayha geldiği vakit. |
| 34. | (34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
| 35. | (34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
| 36. | (34-36) İnsanın kardeşinden firar edeceği gün. Ve anasından ve babasından. Ve refîkasından ve oğullarından (firar edeceği bir gün). |
| 37. | Onlardan her kişi için o günde bir iş vardır ki, ona yeter. |
| 38. | (38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
| 39. | (38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
| 40. | Ve o gün birtakım yüzler de vardır ki, onların üzerlerini bir toz toprak sarmıştır. |
| 41. | Onları bir karanlık kaplar. |
| 42. | İşte kâfirler, facirler olan, onlardır. |