|
| 1. | (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. |
| 2. | (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. |
| 3. | (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, |
| 4. | Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. |
| 5. | Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; |
| 6. | Sen, ona yöneliyorsun. |
| 7. | (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! |
| 8. | (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
| 9. | (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
| 10. | (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. |
| 11. | Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür. |
| 12. | Dileyen ondan öğüt alır. |
| 13. | (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
| 14. | (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
| 15. | (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
| 16. | (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir. |
| 17. | Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o! |
| 18. | Allah, onu hangi şeyden yarattı? |
| 19. | Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi. |
| 20. | Sonra ona yolu kolaylaştırdı. |
| 21. | Sonra onu öldürdü ve kabre koydu. |
| 22. | Sonra, dilediği vakit onu diriltir. |
| 23. | Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.) |
| 24. | Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın! |
| 25. | Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. |
| 26. | Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! |
| 27. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 28. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 29. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 30. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 31. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 32. | (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. |
| 33. | (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
| 34. | (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
| 35. | (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
| 36. | (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
| 37. | (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. |
| 38. | O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, |
| 39. | Gülerler, sevinirler. |
| 40. | O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. |
| 41. | Onları bir siyahlık bürür. |
| 42. | İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır. |