|
| 1. | Gerçekleşecek olan (sonunda) gerçekleştiği zaman, |
| 2. | onun yalan olmadığı apaçık ortaya çıkacaktır; |
| 3. | o, (bazılarını) alçaltan, (diğerlerini) yücelten(dir)! |
| 4. | Yer (şiddetli) bir sarsıntı ile sarsıldığında, |
| 5. | ve dağlar ufalana ufalana, |
| 6. | toz toprak haline geldiğinde |
| 7. | (işte o Gün,) siz üç sınıf(a ayrılmış) olacaksınız: |
| 8. | Kiminiz doğruyu bulmuşlardan olacak. Ah! ne (mutlu) kimselerdir doğruyu bulmuş olanlar! |
| 9. | Ve kiminiz kötülüğe batmışlardan olacak. Ah! ne (mutsuz) kimselerdir kötülüğe batmış olanlar! |
| 10. | Önde olanlar ise (hayatta iken, inanç ve güzel fiillerde) öne çıkanlar olacak. |
| 11. | (Her zaman) Allah´a yakınlık sağlayanlar! |
| 12. | (Onlar) esenlik ve mutluluk bahçelerinde (yaşayacaklar,) |
| 13. | çoğu eski zamanların, |
| 14. | ama (sadece) pek azı sonraki dönemlerin (insanları). |
| 15. | Onlar, altın işlemeli mutluluk tahtlarına (kurulacaklar), |
| 16. | (ve) birbirlerine (sevgi ile) bakarak uzanacaklar. |
| 17. | Onları ölümsüz gençlikler bekleyecek, |
| 18. | tertemiz kaynakların suyundan doldurulmuş kaseler, ibrikler ve fincanlarla, |
| 19. | ne kafalarını dumanlayan ne de onları sarhoş eden (bir su) |
| 20. | ve seçebilecekleri her çeşit meyveyle, |
| 21. | ve canlarının çekebileceği her çeşit kuş etiyle. |
| 22. | Ve en güzel gözlü saf ve temiz eşler (yanlarında olacak), |
| 23. | kabuklarının içinde saklı bulunan inciler gibi. |
| 24. | (Hayatta iken) yaptıklarının bir ödülü (olacak bu). |
| 25. | Orada ne boş konuşmalar duyacaklar, ne de günaha yönelten bir çağrı, |
| 26. | ama sadece iç sükuneti ve barış müjdesi. |
| 27. | Dürüst ve erdemli bir hayat yaşayanlara gelince, nedir bu dürüst ve erdemli hayat sürenler(in ödülü)? |
| 28. | (Onlar,) meyve dolu sidre ağaçları arasında (bulacaklar kendilerini), |
| 29. | çiçeklerle bezenmiş akasyalar, |
| 30. | genişçe yayılmış gölgeler, |
| 31. | fışkıran sular, |
| 32. | ve bol bol meyveler, |
| 33. | hiç eksilmeyen, hiç tükenmeyen. |
| 34. | Ve yüceltilmiş eşler(i onlarla olacak): |
| 35. | çünkü, Biz onları yenilenmiş bir hayatta tekrar var etmiş olacağız, |
| 36. | ve bakireler olarak dirilteceğiz, |
| 37. | sevgi dolu ve uyum içinde, |
| 38. | dürüst ve erdemli olanlarla: |
| 39. | bir kısmı eski zamanlardan, |
| 40. | bir kısmı da sonraki zamanlardan. |
| 41. | Kötülükte ısrar edenlere gelince, nedir bu kötülük ısrarcıları(nın cezası)? |
| 42. | (Onlar,) kavurucu rüzgarlar ve yakıcı bir ümitsizlik içinde (bulacaklar kendilerini), |
| 43. | ve siyah duman gölgesinde, |
| 44. | ne serinleten, ne de rahatlatan (bir gölge). |
| 45. | Çünkü, geçmişte onlar kendilerini tamamen hazlara kaptırmışlardı, |
| 46. | çirkin günahlar işlemekte inat ediyorlardı, |
| 47. | ve diyorlardı ki: "Ne Yani! Biz ölüp de toz ve kemik yığını haline geldikten sonra mı diriltileceğiz yeniden? |
| 48. | Ve eski atalarımız da mı?" |
| 49. | De ki: "Daha önce yaşamış olanlar da, sonrakiler de |
| 50. | (yalnızca Allah tarafından) bilinen bir Gün´ün belirlenmiş olan bir vaktinde bir araya getirilecekler; |
| 51. | ve o zaman, siz ey yoldan sapmış ve hakikati yalanlamış olanlar, |
| 52. | siz kesinlikle ağulu meyve ağacından tadacaksınız, |
| 53. | ve karnınızı onunla dolduracaksınız, |
| 54. | ve yakıcı ümitsizliği (yudum yudum) içeceksiniz, |
| 55. | doymak bilmez susuz develerin içişi gibi içeceksiniz!" |
| 56. | Hesap Günü onların karşılanışı işte böyle olacak! |
| 57. | Sizi yaratan Biziz, (ey insanlar!) Öyleyse neden hakikati kabul etmezsiniz? |
| 58. | Attığınız o (tohum)u hiç düşündünüz mü? |
| 59. | Onu yaratan siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun yaratılışının kaynağı? |
| 60. | Ölümün sizin aranızda (her zaman geçerli) olmasını emrettik: ama hiçbir şey Bizi alıkoyamaz |
| 61. | varoluşunuzun tabiatını değiştirmekten ve (henüz) size malum olmayan bir şekilde sizi (yeniden) var etmekten. |
| 62. | Ve (mademki) baştaki yaratılışınızı(n mucizevi bir olay olduğunu) biliyorsunuz; öyleyse, neden (Bizim hakkımızda) düşünüp dersler çıkarmazsınız? |
| 63. | Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşündünüz mü? |
| 64. | Onu büyütüp yeşerten siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun büyüyüp yeşermesinin sebebi? |
| 65. | (Çünkü,) dileseydik, onu kuru bir çöpe döndürürdük ve siz hayret (ve dehşet) içinde kalırdınız: |
| 66. | "Eyvah, mahvolduk! |
| 67. | Yok yok, aslında (geçinme imkanlarımızdan) mahrum bırakıldık!" (diyerek). |
| 68. | Hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü? |
| 69. | Siz mi onu bulutlardan indirdiniz, yoksa Biz miyiz onun yere inmesini sağlayan? |
| 70. | (O tatlı bir su şeklinde iner, ama) dileseydik yakacak kadar tuzlu ve acı yapabilirdik. Öyleyse neden (Bize) şükretmiyorsunuz? |
| 71. | Hiç tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü? |
| 72. | Ateşin yakıtı olarak görevlendirilen ağacı var eden siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun varoluşunun sebebi? |
| 73. | Onu (Bizi) hatırlamanı(zı)n bir vasıtası ve (hayatlarının) yabaniliği içinde kaybolmuş ve acıkıp susamış bütün insanlar için bir rahatlama vasıtası yaptık. |
| 74. | Öyleyse kudret sahibi Rabbinin ismini yücelt! |
| 75. | Hayır, (bu Kuran´ın) parçalar halinde indirilişini tanıklığa çağırırım, |
| 76. | eğer bilseniz bu en güçlü bir teyiddir! |
| 77. | O, gerçekten değerli bir hitabedir, |
| 78. | sağlam korunan ilahi kelam içinde (insana tebliğ edilmiş)tir |
| 79. | ki ona ancak (kalben) temiz olanlar dokunabilir: |
| 80. | bütün alemlerin Rabbinden (gelen) bir vahiy! |
| 81. | Şimdi böyle bir habere küçümseyerek mi bakıyorsunuz, |
| 82. | ve hakikati yalanlamayı günlük gıdanız olarak mı görüyorsunuz? |
| 83. | Peki, öyleyse, (ölüm döşeğindeki bir adamın) boğazına (son nefesi) dayandığında, |
| 84. | siz de (çaresiz bir şekilde) durup seyrederken, |
| 85. | ve (Bizi) görmediğiniz halde, Biz ona sizden daha yakınken: |
| 86. | peki öyleyse, eğer (Bize) bağımlı olmadı(ğınızı düşünüyor)sanız, |
| 87. | o (bitip tükenen hayatı) geri döndürebilir misiniz, eğer iddianızda haklı iseniz? |
| 88. | (Hepiniz ölümü tadacaksınız.) Eğer bir kimse Allah´a yaklaşanlardan olursa, |
| 89. | (öteki dünyada onu) mutluluk, gönül rahatlığı ve bir esenlik bahçesi (bekler). |
| 90. | Ve yine eğer bir kimse dürüst ve erdemli bir hayat sürenlerden olursa, |
| 91. | (cennette şu sözlerle karşılanacaktır:) "Dürüst ve erdemlilerden (olan) sana selam olsun!" |
| 92. | Ama eğer biriniz hakikati yalanlayanlardan ve (böylece) yoldan sapmışlardan olursa, |
| 93. | (öteki dünyada onu) yakıcı bir ümitsizlik karşılar, |
| 94. | ve alev saçan bir ateşin sıcaklığı! |
| 95. | Kuşkusuz bu, hakikatlerin hakikatidir! |
| 96. | Öyleyse kudret sahibi Rabbinin ismini yücelt! |